Şimdiye kadar ayrıldığım şehirler içinde beni en etkileyeni oldu Osmaniye; belki en son olmanın verdiği duygu yükü, belki kurduğum çevrenin vazgeçilmez sıcaklığı...
Fotoğraflara baktıkça şöyleydi, böyleydi diye herkese anlatasım geliyor. Kömbesi mesela çok güzeldi, nöbetlerde hemşire arkadaşlar aşure getirirdi, yemekler yapıp getirilirdi...
Öğle arası olsa da doktor odasında bu gün ne giysem izleyip mühabbet etsek diye beklerdim. Komşularım, arkadaşlarım, satıcısı, manavı, kasabı, marketi bile bir başkaydı. Yoldan geçen bir amca her an durup "kızım arabanı biraz geri al geçerken burada tehlikeli olur veya su sıçratırlar" diye yaya olduğu halde seni uyarırdı hiç bir çıkarı olmadan. Küçük şehrin sıcaklığını bu günlerde çok arıyorum....
Kuzumun piknik çizimi; çadırı, tepesi ve arabası minnak güneşi. Anne baba ve çocuk kısmını babasını çizdirmiş nedense?
Kurabiye canavarından da Osmaniye kömbesine tam not...
Bu aralar ben aşçı olacağım haa! demeye başladık. Ara ara aşçılık duyguları kabarabiliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder