İlk görev yerimdi Ardahan, kazı meşhurdu. Ortalıkta sürü halinde gezip arabalara bile kafa tutacak kadar cesur ve bir o kadar atik hareketlere sahip bu iki bacaklı sonunda soframıza da konuk oldu. Pişirmesi zor çok yağlı ve çok ağır hatta 3 parmak kalınlığında derisi var gibi söylentilere aldanıp evde pişirmeyip hep arkadaş sofrasında tatmıştım. Köy tavuğunu andıran kendine has bir sertliği olduğundan ve bizim ufaklığın ağzında geveleyip yutamayıp çıkardığı bir et olduğundan da hiç denemek istemedim. Ama Ardahan' daki arkadaşımızın sürpriz gönderisi ile pişirdik. Önce düdüklüye sığacak büyüklüğe getirip parçaladık. 3,4-4 kg ağırlığında olduğundan boyut olarak nerdeyse bir yenidoğan bebek büyüklüğünde olduğundan parçalama kısmı korku filmlerini aratmayacak nitelikteydi. Bir ara aman götürüp gömelim yazık yahu diyesim geldi. O kadar küçük baş katledildi gözümün önünde daha minnacıkken de bu kadar etkilenmedim buiş nasıloldu anlamadım ama sonunda hallettik. Düdüklüde yaklaşık düdük çıktıktan sonra 1 saat kadar yalnızca tuz, soğan sarımsak ile haşlayıp didikledik. Sonra haşlama suyunu bire bir sulandırıp pilava kattık.(Sade olursa çok ağırolur gibime geldi.) Haşlanmış didiklenmiş parçaları şöyle bir tereyağında çevirip lezzetlendirdikten sonra pilav üstünde servis yaptık. Haşlama suyuna patates havuç katıp onları servis edenlerde var güzel oluyor. Ben et suyunda pişen sebzelerin tadını pek sevmediğimden yapmadım. Yolunuz bir gün o taraflara düşerse kazını, kaşarını, kaymağını ve etini hatta cağ kebabını yemeden dönmeyin. O eti yedikten sonra yediğiniz tüm etler size lezzetsiz ve ağır kokulu gelecek ama tadmadım da demezsiniz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder