Translate

23 Ağustos 2014 Cumartesi

Adana Sinema Müzesi


Benim bazı takıntılarım vardır: Bir işi yaparken konsantre olmam gerekir, her şey planlı ve programlı olmadır. Çocuklu ve gecesi gündüzü olmayan bir işte çalıştığımdan çok zorlanıyor ve en çok da bu konuda eşimle problem yaşıyorum. Eşim ekmek almaya çıkmışken arabayı yıkatıp, alışveriş yapıp, elinde bir masa ile bile çıkıp gelebilir. Her daim gezmeye, tozmaya, hoop diye farklı bir mekan keşfetmeye hazırdır. Ben ise ön hazırlık yapmayı sevenlerdenim; araştırıp, düşünüp, taşınıp sonra olayı faaliyete geçirip ve hatta çoğu zaman geçiremeyenlerdenim. Çok planım olduğumdan bir çoğu da gerçekleşemez yani...
İşte bu sinema müzesini eşime kaşe yaptırırken, yarım saatlik bekleme süresi içerisinde gezdik. (Hiç tarzım olmayan bir gezmeydi ama her şeye cığızlayan bir tip olmak istemediğimden ses çıkarmadım. Gerçi eşim sadece "Seni bir yere götüreceğim" demişti, ben de park, kafe gibi bir yer sandım. "Sinema müzesini gezelim bu arada hadi" dese hayatta gitmezdim.)
Yarım saate sığdırılacak kadar küçük, ama dokusu, kokusu, havası çok hoş bir müze...

Bu çerçevede Yılmaz Güney'in mektupları sergilenmiş. Çok özele girilmemiş mi sizce de? Ben şahsen mektuplarım herkesle paylaşılsın istemem. Bu nedenle okumadım, utanırım ben böyle şeyleri okumaya...

Bir filmde kullanılan çay setiymiş, çok hoş...
Adana'nın simgesi: Beyaz elmasımız 'pamuk'




İki oda bir salon bir müze için gerekli etkileyici oluşturulmuş bence. Eski evlerde oluşturulan müzeleri seviyorum. Antep' te oyuncak müzesi de bu şekilde idi orayı da çok sevmiştim.  




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder